top of page

HUKUKİ AÇIDAN DEPREM ETKİSİ

Kahramanmaraş ve Elbistan merkezli 7,7 ve 7,6 büyüklüğündeki depremler çevre 10 ilde büyük hasara ve can kayıplarına sebebiyet verdi. Büyük sarsıntı sonrasında can kayıpları ve hasar durumuna ilişkin güncel bilgiler gelmeye devam ediyor. Meydana gelen depremler 10 ilde yaklaşık 13,5 milyon kişinin yaşadığı bölgeyi etkiledi. 

6 Şubat Pazartesi günü Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinde 7,7 ve Gaziantep'in Nurdağı ilçesinde 6,4 büyüklüğünde iki deprem meydana geldi. Diğer yandan Kahramanmaraş'ın yanı sıra Gaziantep ve Adıyaman'da çok sayıda deprem meydana geldi. AFAD tarafından yapılan açıklamaya göre 6 Şubat Pazartesi günü saat 13:24'te Gaziantep Elbistan merkezli depremin büyüklüğünü 7.6 olarak açıklandı. 

Kahramanmaraş, Hatay, Gaziantep, Osmaniye, Malatya, Adana, Diyarbakır, Şanlıurfa, Adıyaman ve Kilis te can ve mal kayıplarına neden olan depremle ilgili her geçen gün gelişmeler devam etmekte. Akut yerine kurulan Afad ve madencilerle beraber polis , asker gibi kolluk kuvvetleri de kurtarma çalışmalarına devam etmekte olup Rusya , Yunanistan gibi ülkelerin yanı sıra ünlü futbolculardan Ronaldo ve  Messi  ahbap derneğine bağışlarıyla destek vermektedir

 

HUKUKİ AÇIDAN YAŞANAN CAN VE MAL KAYIPLARININ SORUMLULARI KİMLERDİR?

EVİM YIKILDI KİME KARŞI DAVA AÇABİLİRİM?

ARABAM ENKAZ ALTINDA KALDI, TAZMİNATINI TALEP EDEBİLİR MİYİM?

YAŞANAN CAN KAYIPLARINDAN ÖTÜRÜ KİMLER, KİME KARŞI HANGİ DAVALARI AÇABİLİRLER?

DEPREMDE EVİM YIKILDI MÜTEAHHİTE KARŞI TAZMİNAT DAVASI AÇABİLİR MİYİM?

KİME/KİMLERE KARŞI CEZA DAVASI AÇABİLİRİM?

 

Bu yazımda bu sorulara yanıt vermeye çalışacağım.

 

DEPREMDEN DOLAYI İDARENİN SORUMLULUĞU;

 

Deprem toplum hayatını derinden etkileyen doğal afetlerden biridir. “Deprem” literatürde mücbir sebebe verilen klasik örneklerin başında yer almaktadır. Mücbir sebep, idari faaliyetlerin dışında cereyan eden, önceden tahmin edilmesi ve karşı konulması imkansız olan olaylardır. Mücbir sebep söz konusu olduğunda idarenin hem hizmet kusuruna dayalı sorumluluğu hem de kusursuz sorumluluğu ortadan kalkar. Kusurlu sorumluluğun ve kusursuz sorumluluğun ortadan kalkmasının nedeni mücbir sebep olarak nitelendirilen olayın idarenin eylem ve işlemlerinden kaynaklanmamasıdır. İdarenin teknik imkan ve kabiliyetleri ne kadar güçlü ise sorumluluğu da o kadar yüksektir. Günümüzün modern dünyasında idare ciddi maddi ve teknolojik imkanlara, yetişmiş uzman elemana, istatistiki bilgilere vs. sahiptir. Bu unsurlar “öngörülemezlik” ve “önlenemezlik” ilkelerinin kapsamını daraltmaktadır. Bundan dolayı günümüzde, idarenin mücbir sebep bahanesine sığınarak sorumluluktan kurtulma olasılığının artık daha da zayıfladığından söz edilebilir. Ayrıca mücbir sebep göreceli, nispi bir kavramdır. Daha açık anlatımla bir olay farklı yer, zaman ve şartlarda mücbir sebep niteliğinde sayılabilir ya da sayılmayabilir. Dolayısıyla depremlerin sık yaşandığı bir bölgede meydana gelecek bir deprem mücbir sebep olarak nitelendirilmeyebilir. Bu hususun idarenin sorumluluğunu doğrudan etkileyeceğine kuşku yoktur.

 

İdare hukukunda idari sorumluluğun iki alt başlığı bulunmaktadır. Bunlar “kusurlu sorumluluk” ve “kusursuz sorumluluk”tur. Kusurlu sorumluluk, “hizmet kusuru” kavramına dayanılarak açıklanmaktadır. Hizmet kusuru “idarenin kuruluşunda, düzenlenmesinde ve işleyişinde ortaya çıkan bir ‘bozukluk’, ‘aksaklık’ veya ‘boşluk’ olarak tarif edilmektedir. Hukukumuzda hizmetin “hiç işlememesi”, “geç işlemesi” veya “kötü işlemesi” hizmet kusuru olarak değerlendirilmekte idarenin ortaya çıkan zararı tazmin etmesi gerekmektedir

 

DANIŞTAY 11.DAİRESİ, Karar Tarihi:29.06.2007, E. 2005/1353, K. 2007/6248;

 

“Deprem nedeniyle oluştuğu ileri sürülen zararların tazmini istemiyle açılan bu davada, yapının üzerinde bulunduğu zeminin özelliği, zemin durumuna göre depreme dayanıklılığının kontrolü, yapı kullanma izni bulunup bulunmadığı, imar planları ve inşaat ruhsatlarının hangi idarelerce yapıldığı ve verildiği, yapıların imar açısından denetlenmesi, afete uğramış ve uğrayabilecek bölgeler ile yapı ve ikamet için yasaklanmış afet bölgelerinin tespit ve ilan edilip edilmediği, afet bölgelerinde yapılacak yapılarla ilgili kuralları, yapı tekniklerini, projelendirme esaslarını, ülkenin deprem haritalarını hazırlamak konusunda idarelerin üzerlerine düşen görev ve yetkileri yerine getirip getirmediği, denetim ve kontrol görevlerini yapıp yapmadığı hususları ayrı ayrı irdelenmeli ve idarece gerekli önlemlerin alınıp alınmadığı belirlenmeli ve bunun sonucuna göre; idarenin belli bir hareket tarzı izleyip izlemediği veya hareketsiz kalıp kalmadığı ortaya konulmalıdır. Olaya bu açıdan bakınca yukarıda yapılan belirleme sonucu olayda idarelerin hareketsizliği söz konusu olmakla öğretide de kabul edildiği gibi idarenin bu hareketsizliğinin "olumsuz eylem" olarak kabulü gerekmektedir. Bu durumda, uğranıldığı ileri sürülen zarar idarenin "olumsuz eyleminden" kaynaklandığından Mahkemece 2577 sayılı Yasa'nın 13. maddesi uyarınca davanın süresi içerisinde açılıp açılmadığı hususunun değerlendirilmesi gerekirken davanın süreaşımı nedeniyle reddi yolundaki kararda isabet görülmemiştir”. D.6.D., Karar Tarihi: 12.04.2004, E. 2004/1477, K. 2004/2115.

 

Depremde idarenin hukuki sorumluluğu kapsamında yıkılan yapılar bakımından TAM YARGI DAVASI açılabilecektir.

  • Deprem nedeniyle yıkılan binanın enkazın altında kalarak yaşamını yitirenlerin yakınları tarafından maddi ve manevi tazminat davası açılabilir

  • Davalı olarak ilgili belediye ve ilgili bakanlık hasım gösterilmelidir.

  • Dava açmadan önce idareye başvuruda bulunma dava şartıdır.

  • Dava açma süresi, başvurunun reddi tarihinden itibaren 60 gündür.(zımnen reddi halinde 30 günlük zımni red süresinden itibaren)

  • Taşınmazın bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir.

 

 

 

DANIŞTAY KARARLARIYLA DEPREM

 

  1. D A N I Ş T A Y ALTINCI DAİRE Esas No : 2021/1194 Karar No : 2021/7205 DEPREM NEDENİYLE BİNANIN ENKAZINDA KALARAK YAŞAMINI YİTİRENLERİN YAKINLARI DAVALI İDARENİN KUSURU SEBEBİ İLE DESTEKTEN YOKSUN KALMA VE MANEVİ TAZMİNAT İSTEYEBİLİRLER

    İSTEMİN ÖZETİ : Van ili, Erciş ilçesi, … Mahallesi, … ada, … sayılı parselde bulunan … Apartmanı'nın 23/10/2011 tarihinde meydana gelen depremde yıkılması sonucu davacıların yakını …'in yıkılan binanın enkazında kalarak vefat etmesi olayında, davalı idarelerin hizmet kusuru bulunduğundan bahisle, uğranıldığı ileri sürülen zararlara karşılık müteveffanın eşi … için 10.000,00-TL ( miktar artırımı sonucu 86.911,80-TL) destekten yoksun kalma tazminatı, 15.000,00-TL manevi tazminat; müteveffanın çocukları; … için 10.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatı, 15.000,00-TL manevi tazminat, … için 10.000,00-TL ( miktar artırımı sonucu 10.911,14-TL) destekten yoksun kalma tazminatı, 15.000,00-TL manevi tazminat, … için 10.000,00-TL destekten yoksun kalma tazminatı, 15.000,00-TL manevi tazminat, … için 10.000,00-TL (miktar artırımı sonucu 19.889,44-TL) destekten yoksun kalma tazminatı, 15.000,00-TL manevi tazminat olmak üzere toplam 137.712,38-TL maddi tazminat ile 75.000,00 TL manevi tazminatın yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istemiyle açılan davada; davanın kısmen kabulüne, kısmen reddi yolundaki … İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararına karşı yapılan istinaf başvurusunun reddine dair … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı kararın, usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek bozulması istenilmektedir.

    SAVUNMANIN ÖZETİ : Savunma verilmemiştir.

    DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ …'IN DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Bölge İdare Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

    TÜRK MİLLETİ ADINA
    Karar veren Danıştay Altıncı Dairesince Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra işin gereği görüşüldü:
    Bölge İdare Mahkemesi İdari Dava Dairelerince verilen kararların temyiz yolu ile incelenerek bozulabilmeleri 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 49. maddesinde belirtilen nedenlerden birinin bulunması halinde mümkündür.
    … Bölge İdare Mahkemesi ... İdari Dava Dairesince verilen … tarih ve E:…, K:… sayılı karar ve dayandığı gerekçe hukuk ve usule uygun olup bozulmasını gerektirecek bir sebep bulunmadığından, anılan kararın ONANMASINA, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 50. maddesi uyarınca, bu onama kararının taraflara tebliğini ve bir örneğinin de belirtilen İdari Dava Dairesine gönderilmesini teminen dosyanın kararı veren ilk derece Mahkemesine gönderilmesine 27/05/2021 tarihinde esas yönünden oybirliği, manevi tazminata faiz yürütülmesi yönünden oyçokluğuyla kesin olarak karar verildi.

  2. DANIŞTAY 6. DAİRESİ E. 2021/3930 K. 2021/7206 T. 27.05.2021 YIKILAN BİNADAN ÖTÜRÜ EV EŞYALARININ BEDELİ ARACIN ENKAZ ALTINDA KALMASI SEBEBİ İLE ARAÇ BEDELİ, BAĞIMSIZ BÖLÜMÜN YENİDEN YAPIM MALİYETİ (ERZURUM BİM 2. İDD E. 2019/276 K. 2020/2009 T. 14.12.2020)

  3. YIKILAN BİNADA KİRACI BULUNANLAR DA TAM YARGI DAVASI AÇABİLİRLER. (DANIŞTAY 6. DAİRESİ E. 2021/3930 K. 2021/7206 T. 27.05.2021)

 

MÜTEAHHİDİN SORUMLULUĞU

Kural olarak müteahhitler “gerekli özenin gösterilmemesinden” ve “ruhsata aykırı şekilde bina inşa etmesinden” doğan zararlardan sorumludurlar. Türkiye gibi deprem riskinin yüksek olduğu bir ülkede bu olgunun gerektirdiği kurallara uygun olarak yapılaşma gerekmektedir.

Müteahhidin cezai ve hukuki bir sorumluluğunun doğması için bu binayı kural ve kaidesine uygun yapmaması gerekmektedir. Kullanılan malzemenin uygun olmaması, statiğin hesaplanmaması, plan ve projenin uygun olarak çizilmemesi gibi eksik veya hatalı olarak yapılması gerekmektedir. Yani müteahhidin bir kusuru olmalıdır. Her şeyi uygun olarak yapması hâlinde yine de deprem bir yıkıma neden olursa illiyet bağının kesilmesi sebebiyle, müteahhide bir sorumluluk yüklenemeyecektir.

Bu kapsamda müteahhitler; kolon ve kirişlerin bağlantısında sorun olması, etriye demirinin eksik kullanılması, beton kalitesinin düşük olması, yıkanmamış deniz kumu kullanılması, kolonların gereğinden fazla kısa olması yahut ucuz işçilik gibi sebeplerle meydana gelecek tüm hasarlardan sorumlu olacaktır.

Ancak müteahhidin hukuki sorumluluğu ve cezai sorumluluğu birbirinden farklı olarak değerlendirilmelidir. Hukuki sorumluluk için öngörülen süre, cezai sorumluluk için de geçerli değildir. Müteahhit tarafından yapılan binanın yıkılması hâlinde zamanaşımı, bu yapının tamamlanıp yapı kullanma izninin alındığı tarihten değil; yıkılma tarihinden itibaren başlayacaktır. Zira, neticesi hareketten ayrılabilen suçlarda zamanaşımı fiilin değil, neticenin gerçekleşmesi ile işlemeye başlar. Bu sayede soruşturmalar zamanaşımı engeline takılmayacaktır.

Yüksek mahkeme deprem sebebiyle meydana gelen hasarlarda haksız fiil sorumluluğunu kabul etmekte ve sorumluluk açısından da müteselsil sorumluluğu kabul etmektedir. Bu da binanın müteahhidi ile proje müellifinin, hasarın meydana gelmesindeki kusur oranlarına bakılmaksızın oluşan zararın tamamından sorumlu olacakları anlamına gelmektedir. Haksız fiil, kusurlu ve hukuka aykırı bir davranışla bir başkasının mal veya şahıs varlığına zarar vermektir. Haksız fiilin mevcut olabilmesi için; fiil, zarar, kusur, hukuka aykırılık ve uygun illiyet bağının bir arada bulunması gerekir. Unsurlardan birinin eksikliği haksız fiil oluşmasını engellemektedir.  

Cezai sorumluluk açısından ise yapı uygun şekilde yapılsaydı hiç doğmayacak bir yaralama veya ölüm meydana gelirse müteahhit taksirle öldürme ve yaralamadan sorumlu olacaktır. Burada müteahhidin gerekli dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı kusurlu bir davranışı ile öngörülemeyecek şekilde başka bir kimsenin hayatına son vermesi durumu söz konusu olacağı için “Taksirle Ölüme Neden Olma” suçu oluşacaktır. Bu suç 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 85. maddesinde düzenlenmiştir:

“Madde 85- (1) Taksirle bir insanın ölümüne neden olan kişi, iki yıldan altı yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.

(2) Fiil, birden fazla insanın ölümüne ya da bir veya birden fazla kişinin ölümü ile birlikte bir veya birden fazla kişinin yaralanmasına neden olmuş ise, kişi iki yıldan on beş yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

Taksirle yaralama suçu ise aynı kanunun 89. maddesinde düzenlenmiştir:

“Madde 89- (1) Taksirle başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, üç aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.”

Ancak cezai sorumluluğun saptanması sürecinde failin kusurunun bulunup bulunmadığına bakılması gerekmektedir. Eğer kusur var ise bu kusur ile deprem sonucu binanın yıkılması arasında bir illiyet bağı bulunuyorsa, müteahhidin cezai sorumluluğu oluşur. İlliyet bağı; ortaya çıkan zarar ile failin davranışı (fiil) arasındaki bağlantı olarak tanımlanabilir. Arada illiyet bağının bulunmadığı durumlarda müteahhidin cezai sorumluluğu söz konusu olmayacaktır.

Av. GÖZDE PASİN

Bize ulaşın

Cumhuriyet Mahallesi 75. Yıl Bulvarı No:144 Lale Kule Rezidans Kat 7 Daire:141 Yunusemre/MANİSA

0507 505 84 64

Gönderdiğiniz için teşekkür ederiz!

bottom of page