DAVANIN İHBARI, ASLİ VE FER’İ MÜDAHALE,KANUN YOLU
- gözde pasin
- 7 Ağu
- 3 dakikada okunur
Hukukumuzda taraflardan biri için davanın sonuçlanması yalnızca ilgili tarafı ilgilendirmekle kalmayıp ilgili tarafın alacaklılarını, borçlularını vb. de ilgilendirmektedir. Bunun için hukukumuzda HMK 61 vd.’de ihbar ve müdahale kurumu düzenlenmiştir. Taraf, davasının aleyhe sonuçlanacağını düşünürse kendisine rücu edecek veya kendisinin rücu edeceği kimselere yazılı şekilde, gerekçeli ve davanın hangi aşama olduğunun belirtilmesiyle ihbarda bulunarak ilgili kimselerin davaya müdahil olmalarını sağlayabilir.
MÜDAHALE ŞARTLARI
1)Derdest Davanın Varlığı
2)İlk Davanın Tarafı Olmama
3)HMK 114 Dava Şartları
Bu durumda ortaya 2 tür müdahale biçimi çıkacaktır:
1)Asli Müdahale: Yargılamanın konusu olan hak veya şey üzerinde kısmen ya da tamamen hak iddia eden üçüncü kişi, hüküm verilinceye kadar bu durumu ileri sürerek, yargılamanın taraflarına karşı aynı mahkemede dava açabilir. Üçüncü kişi; davanın tarafı olmayıp davaya herhangi bir tarafın yanında da katılmamakta, ilk davanın hem davacı hem davalısına bağımsız bir dava açmaktadır. Asli müdahale davası ile asıl yargılama birlikte yürütülür ve karara bağlanacaktır. Bu düzenlemeyle usul ekonomisi ve makul sürede yargılanma hakkı korunmuştur.
Söz konusu ayrı dava için dava şartları (HMK 115) ayrı ayrı incelenecektir. Nitekim asli müdahil ayrı davanın davacısı dolayısıyla tarafı olduğundan feragat, sulh, kabul gibi usul işlemlerini yapabileceği gibi söz konusu ilk derece mahkemesi kararını şartlar sağlandığında istinaf ve/veya temyize götürme hakkına da evleviyetle sahiptir. Bu davanın sonucunda ise asli müdahil hakkında hüküm verilecek, yargılama giderlerine mahkûm edilebilecektir.
Bu kurum hem medeni usul hem de idari yargıda mevcuttur. İYUK md.31 bu hususu açıkça düzenlemiştir:
“Bu Kanunda hüküm bulunmayan hususlarda (…) üçüncü şahısların davaya katılması, davanın ihbarı, duruşma sırasında tarafların mahkemenin sükûnunu ve inzibatını bozacak hareketlerine karşı yapılacak işlemler ile elektronik işlemlerde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu hükümleri uygulanır.”
2)Fer’i Müdahale: Üçüncü kişi, davayı kazanmasında hukuki yararı bulunan taraf yanında ve ona yardımcı olmak amacıyla, tahkikat sona erinceye kadar, fer’î müdahil olarak davada yer alabilir. Müdahale talebinde bulunan üçüncü kişi, yanında katılmak istediği tarafı, müdahale sebebini ve bunun dayanaklarını belirten bir dilekçeyle mahkemeye başvurur. Müdahale dilekçesi, davanın taraflarına tebliğ edilir. Mahkeme, gerekirse taraflarla birlikte üçüncü kişiyi de dinlemek üzere davet eder, gelmeseler dahi müdahale talebi hakkında karar verir. Müdahale talebinin kabulü hâlinde müdahil, davayı ancak bulunduğu noktadan itibaren takip edebilir. Müdahil, yanında katıldığı tarafın yararına olan iddia veya savunma vasıtalarını ileri sürebilir; onun işlem ve açıklamalarına aykırı olmayan her türlü usul işlemlerini yapabilir. Mahkeme, katıldığı noktadan itibaren, taraflara bildirilen işlemleri müdahile de tebliğ eder. Müdahilin de yer aldığı asıl davada hüküm, taraflar hakkında verilir. Fer’î müdahilin, tarafla rücu ilişkisinde, asıl davadaki uyuşmazlık hakkında yanlış karar verildiği iddiası dinlenilmez. Ancak, müdahil, zamanında ihbar yapılmadığı için davaya geç katıldığını veya yanında katıldığı tarafın iddia ve savunma imkânlarını kullanmasını engellediğini ya da kendisince bilinmeyen iddia ve savunma imkânlarının, tarafın ağır kusuru sebebiyle kullanılamadığını belirterek, yanında katıldığı tarafın yargılamayı hatalı yürüttüğünü ileri sürebilir. Fer’i müdahil davanın tarafı değildir dolayısıyla hakkında hüküm verilmez. Taraf olmanın hüküm ve sonuçlarından faydalanamaz ancak müdahale talebi reddedildiği takdirde karar onun hakkında verildiğinden kanun yoluna başvurabilecektir. YARGITAY kararında da “Görülüyor ki, gerek davacı arsa sahipleriyle asıl yüklenici arasındaki sözleşmeyle daha sonra yapılan adi yazılı sözleşmelerin değerlendirilmesi açısından, gerekse, aslî müdahale dilekçesindeki talep dikkate alındığında, asıl ve birleşen davada verilecek hükmün, şirket haklarını doğrudan etkileyeceği açık olduğundan aslî müdahale talebinin kabulüyle delillerinin toplanarak, inceleme ve değerlendirme yapılıp, sonucuna uygun hüküm kurulması gerekirken, hukukî yararı bulunmadığından bahisle, aslî müdahale talebinin reddi doğru olmamıştır” (23. HD, 16.01.2015, 2014 9434/214) bu husus değerlendirilmiştir.
Asli müdahaleden farklı olarak yargılama gideri açıkça HMK md.328’de düzenlenmiştir:
“Fer’î müdahil olarak davada yer alan kimse, yanında katıldığı taraf haksız çıkarsa, yalnızca fer’î müdahale giderinden sorumlu tutulur, aksi hâlde bu giderler diğer tarafa yükletilir. Ancak, hüküm üçüncü kişinin katıldığı taraf lehine verilmiş olsa bile, lehine hükmolunan tarafın hâl ve davranışı, üçüncü kişinin davaya katılmasını gerektirmişse, müdahale giderinin tamamı veya bir kısmı, lehine hüküm verilen tarafa yükletilebilir.”
Yanında katıldığı taraf aleyhine sonuçlanan uyuşmazlığın davanın tarafının hareketsiz kalması halinde yalnızca fer’i müdahil tarafından kanun yoluna götürülüp götürülemeyeceği ise tartışmalıdır. “Yargıtayın yerleşmiş içtihatlarına göre asıl taraf başvurmadıysa müdahil de tek taraflı olarak istinaf ya da temyiz yoluna başvuramaz (Yargıtay HGK 2016-4-504 E – 2017/962). Yanında fer`i müdahil olunan davacı, hükmü temyiz etmediği için hakkında hüküm kurulmayan fer’i müdahilin tek başına kararı temyiz etme yetkisi bulunmadığından fer’i müdahil vekilinin temyiz isteminin reddi gerekmiştir.”
Halbuki idari yargılamada DANIŞTAY İBK 2021/4 E., 2023/1 K; “Yanında katıldığı tarafın kanun yollarına başvurmaması halinde müdahilin, tarafın işlem ve açıklamalarına açıkça aykırı olmamak şartıyla tek başına kanun yollarına başvurabileceği ve ilgili yargı merciince başvuru dilekçesinin bilgisine sunulmak üzere yanında katıldığı tarafa tebliğ edilmesi gerektiği yönünde içtihadı birleştirme kararı verilerek fer’i müdahile kanun yolu hakkı tanınmıştır. Ancak medeni yargılamada henüz bu şekilde İBK ortaya konmamıştır.





Yorumlar