top of page
Sphere on Spiral Stairs

DEFİ HAKKI


Def'i hakları (karşı haklar):

a)

Kavram:


Def'i hakları da, düzenleme haklarındandır. Doktrinde bu türdü- zenleme veya yetki haklarına, "karşı haklar" adı da verilmektedir. Karşı haklar, hak sahibine, bir başkası tarafından ileri sürülen bir hakkı, belirli oranda etkisiz kılma veya sonuçlarını tamamen ya da kısmen sınırlama, engelleme veya ortadan kaldırma imkanı veren haklardır77^ Bunlar borçluya (davalıya) tanınmış olan savunma araçlarıdır. Karşı hakların en önemli türü, doktrinde, borçlanılan edimden veya bir borcun ifasından kaçınma hakkı olarak adlandırılan, defi hakkıdır78^ Başkasına ait bir hakka karşı kullanılan ve bu hakkı sürekli veya geçici olarak engelleyen ya da sınırlayan karşı hakka, def'i hakkı denir. En dar anlamda def'i hakkı, borçlunun özel bir nedene dayalı olarak borçlanılan edimi yerine getirmekten kaçınma hakkıdır. Doktrinde giderek yaygınlaşan bir görüşe göre, defi hakkı, yenilik doğuran hakların bir çeşidi veya en azından bozucu yenilik doğuran haklara çok benzeyen bir hak türüdür.


Genel anlamda def'i hakkı maddi hukuka ait olup, bunun mutlaka dava yoluyla kullanılması gerekli değildir. Kanımızca, def'i hakkı bozucu yenilik doğuran hak gibi, yöneltildiği hakkı veya hukuki ilişkiyi ortadan kaldırmayıp, sadece engellediği için yenilik doğuran bir hak değildir. Diğer taraftan, yenilik doğuran hak, kullanılmakla sona erer, bundan kullanıldıktan sonra dönülemez. Oysa def'i hakkı kullanılsa bile, borçlu bundan dönebilir.


Bir def'i hakkının mevcut olabilmesi için her şeyden önce def'i hakkı sahibine karşı kullanılabilecek başka bir hakkın mevcut olması gerekir. Def'i hakkının kullanılması, başkasına ait olan bir hakkı ortadan kaldırmaz. Fakat o hakkın, def'i hakkı sahibine karşı kullanılmasına engel olur. Böylece, bu hakka sahip olan borçlu, alacaklı tarafından edimin yerine getirilmesi talep edildiği zaman, bunu reddetme, ■ bundan geçici veya sürekli olarak kaçınma hakkını elde eder. Bu tür defi hakkına "dar anlamda defi hakkı" veya "teknik anlamda defi hakkı" denir. Bunun dışında bir de "geniş anlamda def'i" hakkı vardır. Bu son anlamda defi hakkı, teknik anlamdaki defi hakkını içerdiği gibi, biraz sonra incelenecek olan "itirazı" da içine alır.


Türk Borçlar Kanunu, "def'i" sözcüğünü, çoğunlukla bu geniş anlamda kullanmaktadır. Oysa "itiraz", bir hakkın doğumunu, meydana gelmesini veya devamını inkar eden bir vakıanın ileri sürülmesi olduğu halde, def'i, ileri sürülen bir hakka karşı, bu hakkı engelleyen veya sınırlayan karşı bir hakkın kullanılmasıdır. İtirazda bulunma, bir hakkın doğumuna engel olan veya doğmuş bir hakkı ortadan kaldıran bir olayın ileri sürülmesidir. İleri sürülen itiraz sebebi gerçekleşmiş ise, iddia olunan hak, hiçbir zaman mevcut olmamış veya ortadan kalkmış demektir. Oysa, bir def'i hakkının ileri sürülmesinde, diğer tarafın hakkı mevcut olmakla birlikte, hukuk düzeni, davalıya borcunu ifa etmeme hakkını tanımaktadır. Bu bakımdan, örneğin, TBK. m. 82/II'deki hüküm, teknik anlamda bir defi hakkıdır. Oysa TBK. m. 19/II'de kullanılan "savunma=def'i" deyimi yanlıştır. Burada bir olay ileri sürüldüğünden, ortada bir "itiraz" hali söz konusudur. Teknik anlamdaki def'i hakkı, Türk Borçlar Kanununda şu hallerde öngörülmüştür: Karşılıklı borçları içeren sözleşmelerde davacının kendisine düşen borcu yerine getirmemiş olması def'i (ödemezlik def'i) (TBK. m. 97) ile satış sözleşmesinde (TBK. m. 231/I), bağışlamada (TBK. m. 296), kefalette (TBK. m. 585) ileri sürülebilen teknik anlamdaki def'ilerdir. Teknik def'ilerin en önemlisi zamanaşımı defidir (TBK. m. 161). Borcu zamanaşımına uğrayan borçlunun, aleyhine dava açılması halinde, alacaklıya karşı zamanaşımı defini ileri sürmesi, bir def'i hakkının kullanılmasıdır.


b)

Defi hakkının çeşitleri:


aa) Kesin (sürekli) def'iler:


Bunlar ileri sürülmekle, karşı hakkı tamamen engeller, felce uğratırlar. Kesin defiler, karşı hak sahibinin örneğin alacaklının hakkını kullanmasına sürekli olarak engel olurlar. Başka bir deyişle, kesin def'i, def'i hakkı sahibine, edimi sürekli olarak yerine getirmeme yetkisini verir8! Örneğin zamanaşımı definde durum böyledir; böyle bir def'i ileri sürülmesi, davanın reddi sonucunu doğurur. Bu takdirde, karşı hak sürekli olarak ileri sürülemez. Bununla beraber, zamanaşımı define uğramış bir alacak hakkı, hak olarak esas itibariyle mevcuttur; borçlu borcunu ifa ederse, borçlanılmamış bir edimi yerine getirmiş olmaz. Aksine borcunu ifa etmiş olur. Zira, zamanaşımı definin ileri sürülmesi, alacak hakkının kendisini değil, sadece dava hakkını engeller. Alacak hakkı, eksik bir borç olarak varlığını sürdürür.


bb) Geciktirici def'iler:


Bunlar hak sahibinin hakkının kullanılmasını bir müddet için önlerler (TBK. m. 97). Bu müddetin sonunda hak kullanılabilir. Şu halde, borçluya borçlanılan edimi, alacaklı karşısında geçici bir süre için yerine getirmeme hakkını veren def'ilere, geciktirici (kesin olmayan) defiler denir. İki tarafa borç yükleyen sözleşmelerde düzenlenmiş olan ödemezlik def'i, geciktirici bir defi hakkıdır.


cc) Bağımsız def'iler:


Bunlar, başka bir hakka dayanmayan, ona bağlı olmayan def'ilerdir. Bağımsız def'iyi meydana getiren bir ana hak yoktur, def'i hakkı kendiliğinden mevcuttur. Zamanaşımı def'i, adi kefalet sözleşmesinde kefilin önce asıl borçluya başvurmasını isteme hakkı (tartışma def'i) bu niteliktedir (TBK. m. 161, 585)


dd) Bağımlı def'iler:


Bağımlı defiler ayni veya nispi hakka bağlı olan def'ilerdir. Burada, def'i hakkının bağlı olduğu bir temel ilişki (ana hak) mevcuttur. Def'i hakkının bağlı olduğu temel hak, ayni hak olabileceği gibi, borçlar hukuku alanına giren bir hak da olabilir. Temel hak, herhangi bir sebeple ortadan kalkarsa, defi hakkı da ortadan kalkar87 Karşılıklı borçlan içeren sözleşmelerde, borçlunun TBK. m. 97'ye göre ileri sürebileceği def'i, temel borç ilişkisinin sona ermesi ile ortadan kalkar. Hapis hakkından, sebepsiz borç tanımasından, satış sözleşmesinde, ayıba karşı tekeffül hükümlerinden ileri gelen def'i haklan bu niteliktedir (TBK. m. 82. 231/1, TMK. m. 950). Bu tür defiler, ancak temel hak sahibi tarafından kullanılır. Bununla birlikte, borçlunun ileri sürebileceği bir def'i, kefil de ileri sürebilir (TBK. m. 600). Keza borcun üstlenilmesinde, borcu üstlenen, eski borçlunun alacaklıya karşı ileri sürebileceği savunmaları (def'ileri) ileri sürebilir (TBK. m. 188).


ee) Tam def'iler:


Bu tür def'i hakları, def'i sahibine, edimin tamamını reddetme; onu bir bütün olarak yerine getirmekten kaçınma yetkisini verir• Örneğin zamanaşımı definde durum böyledir.


ff) Tam olmayan def'iler (kısmi def'iler):


Burada def'i hakkı sahibi, edimin belirli bir kısmını yerine getirmekten kaçınma hakkına sahiptir. Bağışlayanın bağışlama sözünü, bağışlama sözünü verdikten sonra ortaya çıkan yeni ailevi yükümlülükler nedeniyle yerine getirmekten kaçınması tam olmayan def'i hakkına örnek olarak gösterilebilir.


c)

Kullanma şekli:


Def'i hakkı, daha önce de belirtildiği gibi, borçlunun, borçlanmış olduğu bir edimi, bir karşı hak ileri sürerek yerine getirmekten kaçınma hakkıdır. Bu hak, sahibi tarafından mahkeme dışındaki taleplerde, edimi yerine getirmemekle, aleyhine dava açılması halinde ise, bunu mahkemede def'i olarak ileri sürmek sureti ile kullanılır. Medeni Usul Hukuku yönünden def'i hakkının, cevap dilekçesinde; daha açık bir deyişle cevap süresi içinde bildirilmesi,,ileri sürülmesi gerekir (HMK. m. 119). HMK. m. 14l'e göre bunların daha soma ileri sürülmesi, ancak davacının muvafakatine bağlıdır. Aksi halde savunmayı genişletme yasağı ile karşılaşır, sonuç doğurmaz; hakim, bunları işleme koymaz.


d)

İtiraz:

aa) Kavram:


Daha önce de belirtildiği gibi, geniş anlamda def'i kavramı, bir hakkın ileri sürülmesi yanında bir olayın ileri sürülmesini de kapsamaktadır. Doktrinde, bir hakkın varlığını veya devamını engelleyen, ortadan kaldıran, tehlikeye düşüren bu tür olayların ileri sürülmesine, daha teknik bir terim olarak "itiraz" adı verilmektedir. Böylece dar (maddi) anlamda def'i hakkının konusu, bir hakkın ileri sürülmesi olduğu halde, itirazın konusu, bir olayın ileri sürülmesidir89. İtiraz, karşı tarafın, yani davacı veya alacaklının hakkının mevcut olmadığım kanıtlayan bir olaydır. Bununla ileri sürülen hakkın hiç doğmamış veya sona ermiş olduğunu gösteren olaylar ileri sürülür. Bu bakımdan itiraz, hakkın doğumuna engel olan itiraz, hakkı yok eden itiraz olmak üzere ikiye ayrılır. Örneğin, davacının dayandığı sözleşmenin geçerliliği için gerekli olan şekil koşuluna uyulmaması, taraflardan birisinin ayırt etme gücüne sahip olmaması ya da sözleşmenin gerekli makam tarafından onaylanmaması nedeniyle, sözleşmenin geçersizliğinin ileri sürülmesi, hakkın doğumuna engel olan bir itirazdır. Aynı şeklide, iddia edilen alacağın, ifa, ibra veya imkansızlık sebebiyle sona ermiş olduğunu ileri sürmek de hakkı yok eden bir itiraz oluşturur.

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
İspat Kavramı

Hukuki bakımdan ispat, uyuşmazlığın halli bakımından önem taşıyıp taraflar arasında çekişmeli bulunan vakıalara ilişkin olarak hâkimi kanunda öngörülen ispat araçlarını, yani delilleri kullanmak suret

 
 
 

Yorumlar


bottom of page