HAKSIZ FİİL- SEBEPSİZ ZENGİNLEŞME AYRIMI? ALACAĞIN BETİMLENMESİ
- gözde pasin
- 25 Kas 2022
- 3 dakikada okunur
Sebepsiz zenginleşme kurumunun sözleşmeden ve haksız fiilden doğan borçlardan en önemli farkı, hiçbir ehliyet koşuluna bağlı olmamasıdır. Sebepsiz zenginleşmeden bir borç doğması için ne fakirleşenin nede zenginleşenin fiil ehliyetine sahip olması gerekir. Geçerli bir sebebe dayanmaksızın zenginleşme koşullarının gerçekleşmesi yeter. Ayrıca işlem ehliyeti veya sorumluluk ehliyeti aranmaz. Hak ehliyetine sahip olmak sebepsiz zenginleşme ilişkisinde taraf olmaya yeterlidir. Bu özellik, sebepsiz zenginleşme kurumunun denkleştirici adaleti sağlama işlevinin sonucudur. Burada önem taşıyan sadece haksız değer kaymalarının telafi edilmesidir (Prof. Dr.Turgut Öz, Sebepsiz Zenginleşme, 1990 . İst.)
Haklı bir neden olmaksızın başkasının mal varlığından veya emeğinden zenginleşmeye "sebepsiz zenginleşme" denir. TBK'nın 77/I.madde ve fıkrası uyarınca sebepsiz zenginleşen kimse, bu zenginleşmeyi aleyhine zenginleştiği kişiye geri vermek zorundadır.
Belirtmek gerekir ki haksız fiil ile nedensiz zenginleşmenin güttükleri amaç birbirlerinden faklıdır. "Nedensiz zenginleşme"de zenginleşenin mal varlığından alacaklı aleyhine oluşan zenginleşmenin alacaklıya verilmesi hedeflenirken, haksız fiil de ise mutazarrırın mal varlığındaki azalmanın telafisi amaçlanmaktadır. Yine sebepsiz zenginleşmede tazminat kapsamı davacının zarar miktarı ile sınırlı olmadığı gibi, bu davanın açılması için , tazminat davasının aksine, davalının kusurlu olması şart değildir.
Sebepsiz zenginleşmenin şartları; borçlunun mal varlığından bir zenginleşmenin meydana gelmesi, bu zenginleşmenin bir başkasının emeğinden yahut mal varlığından kaynaklanması, illiyet bağı ve söz konusu zenginleşmenin haklı bir sebebe dayanmamasıdır. Özellikle TBK'nın 77/II madde ve bendinde vurgulandığı üzere, zenginleşmenin geçerli olmayan veya gerçekleşmemiş ya da sona ermiş bir sebebe dayanması halinde haksız olduğu meydandadır. Yine kurulmamış, eksik kurulmuş, geçersiz hukuki nedene dayalı yahut hukuki sebebi sona ermiş kazandırmaların da "sebepsiz zenginleşme" oldukları aşikardır.
TBK'nın 79 ve 80.maddelerinde, sebepsiz zenginleşmede geri verim borcunda kural olarak "aynen geri verim" ilkesi benimsenmiş, iadenin kapsamı da nedensiz zenginleşenin iyi niyetli olup olmamasına göre tayin edilmiştir.
Bu açıklamalara göre somut olaya bakıldığında; davacı vekili, müvekkili sigorta şirketi nezdinde sigortalı olan aracın maddi hasarlı trafik kazasına karıştığı iddia ve başvurusu üzerine, karşı araçta oluşan zararı poliçe teminatı kapsamında davalı sigorta şirketine ödemek durumunda kaldığını, ancak müvekkiline sigortalı aracın kaza ile bir ilgisi bulunmadığının mahkeme kararı ile sübuta erdiğini, yapılan ödemenin o tarihte de dayanaksız olduğunu, müvekkilinin sorumlu olmadığı bir ödemeyi yapması nedeniyle malvarlığında eksilme meydana geldiğini ileri sürerek malvarlığındaki eksilmenin telafi edilmesini istediği anlaşılmaktadır. Bu durumda davanın TBK'nın 77. Ve devamı maddelerinde düzenlenen sebepsiz zenginleşmeye dayalı olduğu görülmektedir (Benzer mahiyette Yargıtay 3.HD'nin 15.03.2016 tarih ve 2015/6295-2016/3904 - 25.02.2019 tarih ve 2017/14376-2019/1523 sayılı kararları). Ayrıca zenginleşmenin mahkeme ilamı ile oluşmuş olması nedensiz zenginleşme kurumunun uygulanmasına da engel değildir. (bu meyanda Yargıtay 3.HD'nin 24.09.2020 tarih ve 2020/2875-4786 sayılı kararı).
SEBEPSİZ ZENGİNLEŞMEDE VE HAKSIZ FİİLDE TEMERRÜDE İHTİYAÇ OLMADIĞI, ZENGİNLEŞME TARİHİNDEN İTİBAREN ALACAĞA FAİZ UYGULANABİLECEĞİ
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2010/12770 E. , 2010/12667 K.
Kural böyle olmakla birlikte, borçlunun temerrüde düşmesi için alacaklının ihtarının gerekmediği bazı durumlar da vardır. Örneğin, ifa gününün taraflarca birlikte kararlaştırıldığı (Borçlar Kanunu md.101/2), borçlunun borcu ifa etmeyeceğini bildirmiş olduğu veya hal yada durumundan bu sonuca varılabildiği (Borçlar Kanunu md.107/1) hallerde, temerrüdün gerçekleşmesi için alacaklının ihtarına gerek yoktur.
Borçlunun temerrüde düşmesi için alacaklının ihtarına gerek bulunmayan ve bir kısmı az yukarıda sayılan hallerden, somut olay bakımından önem taşıyanı, borcun bir haksız fiilden veya sebepsiz zenginleşmeden kaynaklanmış olması halidir.
Haksız fiilde ve sebepsiz zenginleşmede temerrüt için ihtarın gerektiği yada gerekmediği yolunda açık bir yasa hükmü yoktur. Ancak, müşterek hukukun “Gaspeden daima temerrüt halindedir” şeklindeki genel ilkesi, günümüzde de uygulama yerine sahiptir. Bu ilkeye göre, haksız fiilin faili ve sebepsiz zenginleşen daima temerrüt halinde bulunduğu için, zaten gerçekleşmiş olan temerrüdü sağlamak üzere alacaklının ayrıca bir ihtarda bulunması gerekmez (Hukuk Genel Kurulu’nun 17.12.2003 tarih, 2003/13-787 esas, 2003/774 karar sayılı ve 06.02.2008 tarih, 2008/3-40 esas, 2008/102 karar sayılı kararları).
Bütün bu açıklamalar, borçlunun, sebepsiz zenginleşmeye konu parayı davalıya geri verme borcu bakımından, ayrıca bir ihtara gerek olmaksızın zenginleşme tarihi itibariyle temerrüde düştüğünü göstermektedir.
Yorumlar