İspat Kavramı
- gözde pasin
- 34 dakika önce
- 2 dakikada okunur
Hukuki bakımdan ispat, uyuşmazlığın halli bakımından önem taşıyıp taraflar arasında çekişmeli bulunan vakıalara ilişkin olarak hâkimi kanunda öngörülen ispat araçlarını, yani delilleri kullanmak suretiyle inandırma faaliyetidir.
İspat faaliyeti, çoğunlukla geçmişe dönük bir faaliyettir, zira davada uyuşmazlığın halli bakımından önem taşıyan vakıalar çoğunlukla dava açılmadan önce olmuş, bitmiş, yaşanmıştır. Dava sırasında artık onların ispatı adeta bir tarihi olayı araştırmak gibidir. Çok istisnai hâllerde vakıa halihazırda da mevcuttur, mevcudiyetini devam ettiriyordur. Örneğin, hasar verilen bir araç veya bir ev, bir eşya o hâliyle tamir edilmeksizin, onarılmaksızın halihazırda muhafaza ediliyorsa ispatı gereken vakıa dava anında da mevcut demektir. Yahut da plana aykırı olarak inşa edilen bir bina bu vesileyle açılmış bir dava bakımından önem taşır; ama bina halihazırda dava esnasında da mevcuttur. Ama bunlar istisnadır, çoğu zaman vakıa geçmişte yaşanmıştır. Daha sonra o vakıanın mevcudiyeti ve durumu hakkında hâkimin inandırılması, hâkimde kanaat oluşturulması gerekir. Bu sebeple ispat zor bir iştir ve şöyle bir önemi vardır: Medenî yargı açısından ispatsız kalan vakıa yok farz edilir; ama buna rağmen talep hakkında karar vermek icap eder ve o vakıa olmayınca, o vakıa mevcut bulunmayınca nasıl bir karar vermek gerekiyorsa öylece karar verilir. Üstelik, bu hâlde usulden değil esastan karar verilir.
Medenî yargıda hâkim, talebe haklılık kazandıran bir vakıa ispatsız kaldığında da o talep hakkında esastan karar vermek zorundadır. Yani, talebi esastan kabul eder veya talebi esastan reddeder. Halbuki ceza muhakemesinde bir fiil ispatlanamamış ise delil yetersizliğinden dolayı beraat kararı verilir. Delil yetersizliğinden beraat, aslında usule ilişkin bir karardır. Daha sonra delil ortaya çıkarsa, zamanaşımı da dolmamış ise ceza muhakemesi bakımından ona bağlı olarak yeni bir ceza soruşturması ve kovuşturması açılabilir. Halbuki medenî yargıda bu mümkün değildir. Medenî yargıda, vakıanın mevcudiyeti hakkında eğer hâkimde yeterli kanaat oluşturulamamış ise o vakıa yok kabul edilir. Diğer bir anlatımla, o vakıa olmayınca nasıl karar verilecek idiyse öylece karar verilir.
Örneğin, haksız fiili işlenmiş ama illiyet bağı kurulamamıştır veya kusurispatlanamamıştır, kural olarak kusursuz haksız fiilden sorumluluk olmayacağına göre, haksız fiile dayalı tazminat talebi esastan reddedilir.
İspatın Konusu
Yukarıda verilen tanım çerçevesinde, ispatın konusu da ortaya konulabilir. Uyuşmazlığın halli bakımından önem taşıyıp, taraflar arasında çekişmeli bulunan vakıalar ispatın konusunu oluşturur.
Hukuki sebep (somut uyuşmazlığa uygulanması gereken hukuk kuralı) ispatın konusunu oluşturmaz; hâkim ilgili hukuk kuralını resen araştırmakla ve tespit edip elindeki maddi meseleye uygulamakla yükümlüdür (HMK m.33; MÖHUK m.2).
Hukuk kuralları ispatın konusunu oluşturmasa da hâkimin bir örf-adet kuralını, yabancı hukuk kuralını veya eski hukuku bilmesi beklenemez. Böyle bir durumda ilgili kuralın ne olduğunun veya ne şekilde uygulandığının araştırılması gerekebilir. Hâkimin belirtilen hususlarda bilirkişi incelemesine başvurması tabiidir. Bu hâller, hâkimin hukuki meselede bilirkişi incelemesine başvuramayacağı kuralının birer istisnasını meydana getirir.





Yorumlar