top of page
Sphere on Spiral Stairs

SAĞLIK HUKUKU BAĞLAMINDA ESTETİK MÜDAHALELER

Estetik işlemler, özellikle günümüzde oldukça fazla tercih edilmektedir. Bu sebeple plastik cerrahide hekimin hastaya, hastanın da hekime karşı olan yükümlülükleri tartışma konusudur. Bu nedenle bu kavramı hukuki açıdan kapsamlı şekilde incelemek gereği doğmuştur. Estetik müdahaleler gerek endikasyon ve gerekse aydınlatma ve rıza bakımından özel olarak ele alınması gereken tıbbi müdahale türlerini oluşturmaktadır. Endikasyon, tıbbi bir müdahalenin gerçekleştirilmesi için aranan tıbbi gereklilik olarak tanımlanmaktadır. Aydınlatma, teşhis ve tedavi süreci hakkında hastanın bilgilendirilmesidir. Rıza ise kişinin kendisine karşı yapılacak olan tıbbi müdahaleye izin vermesidir.

 

Güzellik ameliyatı, estetik cerrahi, plastik cerrahi olarak da adlandırılan estetik müdahaleler, "Bir kişinin doğuştan sahip olduğu ya da sonradan bir etken sonucu veya kendiliğinden oluşan, kişinin dış görünümünü bozan veya bozduğu düşünülen uzuv bozukluklarının düzeltilmesi veya kapatılması amacıyla yürütülen müdahalelerdir." Estetik müdahaleler her zaman isteğe bağlı ve tedavi amacının ikinci planda kaldığı müdahaleler olmayıp tıbben zorunlu da olabilmektedir. Bu gibi tıbben zorunlu estetik müdahaleler diğer tıbbi müdahalelerin tabi olduğu hukuksal rejime tabidir. Dolayısıyla asıl mevzu, sırf güzellik amaçlı tıbbi müdahalelerdir. "Hekim ile hasta arasındaki hukuksal ilişki kural olarak vekâlet ilişkisi olmakla beraber, estetik müdahaleler bakımından bu konuda görüşler

 

farklılaşmaktadır (Hakeri,2024 : 260)". Estetik müdahalelerde hekim ile hasta arasındaki ilişkinin eser sözleşmesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerektiği görüşü çoğunlukla kabul edilmektedir. Bunun vekalet sözleşmesinden farkı ise estetik ameliyatlarda hekim tarafından hastaya belirli bir sonucun vaat edilmesidir. Nitekim Yargıtay da bu görüştedir. Yargıtay 6. Hukuk Dairesi 2023/1264 E.  ,  2024/3353 K. sayılı kararında "Davacı estetik amaçlı olarak davalılara başvurmuş olduğuna göre, estetik ameliyat yapılmak suretiyle istenilen ve kararlaştırılan amaca uygun güzel bir görünüm sağlanması ve sürecin sağlıklı bir şekilde neticelendirilmesi hususlarının taraflar arasındaki eser sözleşmesinin konusu olduğu açıktır. Burada yüklenici, eseri iş sahibinin yararına olacak şekilde ve ona hiçbir zarar vermeden meydana getirmek yükümlülüğü altındadır." demiştir.

 

 Eser sözleşmesi, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 470.maddesinde, "Eser sözleşmesi, yüklenicinin bir eser meydana getirmeyi, iş sahibinin de bunun karşılığında bir bedel ödemeyi üstlendiği sözleşmedir." şeklinde tanımlanmıştır. Buna göre eser sözleşmesi tam iki tarafa karşılıklı borç yükleyen bir sözleşme türüdür. Yüklenici, iş sahibine karşı eseri zamanında ve yasaya ve sözleşme hükümlerine uygun olarak yerine getirmeyi veya onarmayı, iş sahibi de eser sonucunda yükleniciye bedel ödemeyi taahhüt eder. Tıp hukukunda estetik müdahalelerde yüklenici hekim olurken, iş sahibi hastadır. Bedel, eser sözleşmesinin unsuru ise de tarafların anlaşırken bedeli kararlaştırmamış olmaları sözleşmenin kurulmasına etki etmez. Taraflar

 

kararlaştırmamış olsa da bedel ödeneceğini taraflar biliyor veya bilmesi gerekiyor ise eser sözleşmesinin bulunduğu yine kabul edilecektir. Türk Borçlar Kanunu'nun 12.maddesinin 1.fıkrasına göre, sözleşmelerin geçerliliği, kanunda aksi öngörülmedikçe hiçbir şekle bağlı değildir. Dolayısıyla, eser sözleşmesi yazılı veya sözlü şekilde yapılabilir ancak sözleşmenin yazılı olması olası bir ihtilaf durumunda her zaman için kanıtlama kolaylığı ve güvence sağladığından daha uygun görülmektedir. Nitekim, Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 200.maddesinin 1.fıkrası "Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir. Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz" demektedir.  Estetik müdahalelerinin eser sözleşmesi niteliğinde olduğunu kabul eden müelliflere göre,

 

"Estetik cerrahının, eser sözleşmesindeki gibi, ortaya bir sonuç koyması gerekmektedir; estetik cerrah tarafından meydana getirilen sonuç ( örneğin burun kemerini düzeltme ), tıp bilimi ve estetik cerrahi kuralları çerçevesinde başarılı bir sonuç olarak kabul edilebiliyorsa, hastanın bu sonuçtan tatmin olup olmadığı önem taşımaksızın, eser olarak kabul edilir. Estetik cerrahının mesleki tecrübesi ve başarısı dışındaki sebeplerle,  ameliyat sonucunda ortaya bir eser çıkmaması (örneğin, öngörülemeyen sebeplerle hastanın bünyesinin istenilen sonucun doğmasına engel oluşturması )  durumunda ise estetik cerrahının bir sonuç ortaya koyma niyetiyle

 

ameliyata giriştiğinden hareket edilerek, ilişkinin yine eser sözleşmesi olduğu sonucuna varılmalıdır. Ortaya çıkarılacak sonucun, mutlaka yeni bir eser yaratma biçiminde olması zorunlu olmayıp, zaten var olan bir şeyin onarılması, biçimin değiştirilmesi de eser kavramı içindedir" görüşü de savunulmaktadır (Hakeri,2024 : 264 ) .

 

Estetik işlemler, özellikle günümüzde insanlar açısından güzellik algısının öneminin artmasıyla beraber hem tıbben hem hukuken çok tartışılan bir kavram haline geldi. Gelişen teknoloji, tıpta da devrim yaparak eskiden imkansız olan birçok şeyi ulaşılabilir hale getirmiştir. Bu sebeple insanlar çeşitli nedenler gereği bıçak altına yatmaktadır. Kimisinin estetik müdahale isteği hayatına sağlıklı devam etmesini gerektirecek tıbbi bir zorunlulukken (örneğin burun yapısı sebebiyle nefes almakta zorlanan birinin burun estetiği ameliyatı olması veyahut vücudu asitli maddeye maruz kalmış kişinin estetik ameliyat geçirmesi ) kimisi sırf kendisinin veya içinde bulunduğu toplumun güzellik algısına ulaşmak için estetik yaptırmaktadır. Zorunlu estetik işlemlerinin diğer tıbbi işlemlerle aynı hukuki statüde olduğu yukarıda belirtilmiştir. Dolayısıyla asıl tartışma konusu sırf güzellik amaçlı estetik müdahalelerdir. Çünkü bu müdahalelerde tıbbi müdahalenin şartlarından olan endikasyon yani tıbbi zorunluluk hali bulunmamaktadır. Kişi kendi isteğiyle bu işleme maruz kalır. Bu sebeple, hekim ve hastanın karşılıklı sorumlulukları, hastanın beklentisinin hekim tarafından karşılanmadığında hekimin sorumluluğunun ne olacağı, estetik müdahalenin hukuki statüsü bu bağlamda tartışılmalıdır. Bu sebeple, estetik müdahalede ayıp

 

kavramına değinilmesi gerekir. Öncelikle, estetik müdahalenin eser sözleşmesi hükümlerine bağlı olarak uygulandığı çoğunlukla kabul edilmektedir denilmişti. Bundan dolayı estetik işlem sonucu ortaya çıkan veya onarılan eser, tıp bilimi ve estetik cerrahi kurallarına uygun olarak görülebiliyorsa hastanın tatmin olmasına bakılmaksızın eser olarak kabul edilir.Yani hastanın, hekimin yaptığı estetik işlemden memnun olmaması tek başına hekimin sorumluluğunu doğurmaz. Bunun için ortada objektif ve somut bir ayıbın,kusurun veya aykırılığın bulunması gerekir. Hekim, hastayla arasındaki eser sözleşmesi gereği yüklendiği borcu sadakat ve özenle ifa etmek zorundadır. Hekimin mesleki bilgisinin dışında bir komplikasyon sebebiyle ortaya bir sonuç, eser çıkmaması durumunda ise hekim bir sonuç elde etme maksadıyla ameliyata girdiğinden yine eser sözleşmesi olduğu kabul edilecektir. Hekim, hastayı estetik müdahale ve tedavi süreci hakkında aydınlatmalı ve rızasını almalıdır. Aksi halde hukuki ve cezai sorumluluğu gündeme gelecektir. Hasta, ortaya çıkan sonucu sözleşme hükümlerine veya yasaya aykırı bulur ya da ayıp fark ederse o zaman hukuki haklarını kullanabilecektir. Eser sözleşmesinde ayıp, gizli veya açık ayıp şeklinde olabilir. Açık ayıplar, eserde ilk bakışta görülebilen ayıplardır. Gizli ayıplar ise ilk bakışta görülemeyecek, kullanınca fark edilebilecek ayıplardır. İş sahibi eserdeki açık ayıbı fark ettiğinde bunu yükleniciye bildirmelidir. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 474.maddesinde, "İş sahibi, eserin tesliminden sonra, işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz eseri gözden geçirmek ve ayıpları varsa, bunu uygun bir süre içinde yükleniciye bildirmek zorundadır." demektedir.

 

Yüklenicinin (hekimin) ayıptan sorumlu olduğu durumda yine Borçlar Kanunu'nun 475.maddesine göre iş sahibinin (hastanın) kullanabileceği haklar şunlardır:

 

1. Eser iş sahibinin kullanamayacağı veya hakkaniyet gereği kabule zorlanamayacağı ölçüde ayıplı ya da sözleşme hükümlerine aynı ölçüde aykırı olursa sözleşmeden dönme.

 

2. Eseri alıkoyup ayıp oranında bedelden indirim isteme.

 

3. Aşırı bir masrafı gerektirmediği takdirde, bütün masrafları yükleniciye ait olmak üzere, eserin ücretsiz onarılmasını isteme.

 

İş sahibinin genel hükümlere göre tazminat isteme hakkı saklıdır.

 

Gizli ayıpların da ayıp ortaya çıktığında veya iş sahibi tarafından öğrenildiğinde yükleniciye bildirilmesi gerekir.Yüklenici açık ayıplı eserdeki sorumluluğundan iş sahibinin işlerin olağan akışına göre imkân bulur bulmaz muayene yaptığı ve varsa ayıpları ihbar etmediği zaman kurtulduğu hâlde, gizli ayıplı işlerde yüklenicinin sorumluluğu zamanaşımı süresince devam eder. Bu durum, Borçlar Kanunu'nun 477.maddesinde "Eserin açıkça veya örtülü olarak kabulünden sonra, yüklenici her türlü sorumluluktan kurtulur; ancak, onun tarafından kasten gizlenen ve usulüne göre gözden geçirme sırasında fark edilemeyecek olan ayıplar için sorumluluğu devam eder.

İş sahibi, gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, eseri kabul etmiş sayılır.

Eserdeki ayıp sonradan ortaya çıkarsa iş sahibi,

 

gecikmeksizin durumu yükleniciye bildirmek zorundadır; bildirmezse eseri kabul etmiş sayılır." şeklinde belirtilmiştir. Buna göre estetik müdahalelerde hekim ile hasta arasındaki hukuksal ilişkinin eser sözleşmesi hükümlerine göre tatbik edileceğini savunan görüşe göre Borçlar Kanunu'ndaki bu hükümler, estetik müdahaleler sebebiyle oluşan ihtilaflarda aynen uygulanır. Bu sebeple, hasta iş sahibi olarak müdahaleden sonra ilk bakışta estetik işlemde fark edebildiği açık ayıbı hekime yani yükleniciye bildirmelidir. Hekim, bu ayıptan sorumlu olursa, Türk Borçlar Kanunu'nun 475.maddesine göre sözleşmeden dönebilir, ayıp oranında bedelden indirim isteyebilir, aşırı masraf gerektirmiyorsa yapılan işlemin ücretsiz onarılmasını isteyebilir ve en nihayetinde maddi tazminat ve uğradığı üzüntünün karşılığı olarak manevi tazminat da alabilir. Gizli ayıpta ise ayıbı fark ettiğinde bunu hekime bildirmelidir. 6098 sayılı TBK’nın 147/6. maddesine göre “Yüklenicinin yükümlülüklerini ağır kusuruyla hiç ya da gereği gibi ifa etmemesi dışında, eser sözleşmesinden doğan alacaklar” 5 yıllık zamanaşımı süresine tabidir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 149. madde hükümleri gereğince zamanaşımı süresi alacağın muaccel olmasıyla işlemeye başlar. Eser sözleşmelerinde sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa iş bedeli alacağı eserin tamamlanıp teslim edildiği tarihte, sözleşmenin feshi halinde ise fesih iradesinin karşı tarafa ulaşmasıyla muaccel hale gelir.

 

 

KAYNAKÇA

 

1.Hakeri, H., (2024),"Tıp ve Sağlık Hukuku El Kitabı", (4.baskı),

 

Seçkin Yayınları, Ankara

2. Eser Sözleşmesi, Şartları ve Unsurları,  erişim : 31 Ağustos 2025, https://barandogan.av.tr/blog/borclar-hukuku/eser-sozlesmesi-nedir.html


İREM DİNÇER

 

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör

Yorumlar


bottom of page