top of page
Sphere on Spiral Stairs

BİLİNÇLİ TAKSİR KAVRAMI


Öğretide bugüne kadar bilinçli taksirin birçok tanımı yapılmıştır. İtalyan öğretisinde Alimena’ya göre bilinçli taksir; bir kişinin, yapmış olduğu davranış üzerine, kanunda açıkca yasaklanmış olan bir neticenin gerçekleşebileceğini öngörüp, somut olayda gerçekleşmeyeceğine inanmasıdır. Sabatını'ye göre; bilinçli taksirde fail, neticenin gerçekleşebileceğini öngörmekte ve fakat öngördüğü neticenin gerçekleşmesini istemeyip, başka bir neticenin gerçekleşmesini

istemektedir. İspanyol ögretisinde ise, bilinçli taksir; kişinin yaptığı hareketin tehlikeli bir netice meydana getireceğini öngörmesi ve fakat meydana gelmeyeceği konusunda kendisine güvenmesidir, şeklinde tanımlanmıştır.


5237 sayılı TCK’nın 22/3. maddesinde ise bilinçli taksir, “Kişinin öngördüğü neticeyi istememesine karşın, neticenin meydana gelmesi halinde bilinçli taksir vardır” denilmek suretiyle tanımlanmıştır. Bilinçli taksir, öngörüldüğü halde, istenmeyen neticenin gerçekleşmesine iradi hareketiyle neden olmaktır. Türk öğretisinde genel kabul gören görüşe göre; öngörebilme, failin kişisel özellikleri dikkate alınarak saptanmalıdır. Kişisel özellikler kapsamında; kişinin yaşı, kültür derecesi, zekası dikkate alınır. Bilinçli taksir halinde fail, hareketi bilerek ve isteyerek yapmakta, istemediği sonucu da öngörmektedir; ancak, kişisel yeteneği, olayın özellikleri ve geçmiş deneyimleri gibi nedenlerle neticenin meydana gelmeyeceğine inanmaktadır. Örneğin; sirkte gösteri yapan ok atıcısının, izleyenlerde büyük etki yapabilmek için, partnerinin başındaki elmaya nişan alıp oku ustalığına güvenerek atması

ve okun yanlışlıkla partnerine gelerek ölümüne veya yaralanmasına neden olması olayında, failin bilinçli taksirle hareket ettiği söylenebilir. Bu örnekte fail, neticeyi öngörmekte; ancak, istemediği neticenin yeteneği, ustalığı, şansı ve tecrübesi sayesinde gerçekleşmeyeceğine

inanmaktadır.


Bilinçli taksir, taksirden daha yoğun bir kusurluluk durumudur. Kişi neticeyi öngörmesine rağmen, neticeyi meydana getiren davranıştan kaçınmamıştır. Ancak bilinçli taksirde de, neticenin gerçekleşmesi kesinlikle istenmez ve gerçekleşmeyeceğine inanılır. Kişi, “neticenin meydana geleceğine inansaydı, hareketi yapmayacaktı” diyebiliyorsak, artık failin bilinçli taksir ile hareket ettiği kabul edilir; aksi halde olası kast söz konusu olur. Örneğin; kendisine kırmızı

ışığın yandığını görmesine rağmen, birşey olmayacağı inancıyla kırmızı ışıkta geçerek kazaya neden olan sürücü, bilinçli taksirle hareket etmiş olacaktır. Örneğimizde fail, kazanın meydana gelmesini istememekte, gerçekleşmeyeceğine inanmakta, ancak; öngördüğü bu

neticeyi engelleyecek gerekli davranışı da yapmamaktadır. Yargıtay’ın mevcut uygulamaları da bu yöndedir.


Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin konuya ilişkin 05.12.2012 tarih ve 2012/3970 Esas, 2012/26243 Karar sayılı kararında; “Sanığın, olay günü kayınbiraderine ait bahçede bulunan masada 4 kişi alkol alırken yanlarına gelerek onlara katıldığı,yanında bulunan tabancasıyla havaya iki kez atış yaptığı, beyanına göre, tabancasında her zaman iki mermi taşıdığı için emniyete almadan beline takarken silahın ateş alması üzerine sağında oturan T. Ö.ye merminin isabet ederek ölümüne neden olduğu olayda, sanığın mesleki tecrübesi, atış yaptığı ortam, olayın gelişimi bir arada değerlendiğinde, eyleminde bilinçli taksirin unsurlarının gerçekleştiği gözetilmeden, basit taksirle öldürme suçundan hüküm kurulması,” şeklindeki gerekçeyle, emekli asker olan

sanığın, mesleki tecrübesi gereği öngörebildiği neticeyi engelleyecek davranışta bulunmaması (silahın emniyet kilidini kapatmaması), bilinçli taksir olarak nitelenmiştir.


Her somut olayda neticenin öngörülebilir olup olmadığı, fail tarafından öngörülüp öngörülmediği ve sonucun fail tarafından istenip istenmediği, somut olayın özellikleri göz önünde bulundurularak irdelenmelidir. Örneğin; Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin 21.05.2012 tarih ve 2011/19317 Esas, 2012/12647 Karar sayılı kararında, “Gizli buzlanmanın olduğu

kaygan yolda aracının direksiyon hakimiyetini kaybederek şaranpole yuvarlanıp takla atması sonucu D.K.nin ölümüne ve kendisinden şikayetçi olmayan İ.S, Ö.K ve E.K.nın basit tıbbi müdahale ile giderilebilir derecede yaralanmalarına neden olan sanığın eyleminde bilinçli taksirin unsurlarının bulunmadığı” şeklindeki gerekçesiyle, failin gizli buzlanma durumunu öngörmesinin kendisinden beklenemeyeceği olayda, bilinçli taksirin unsurlarının oluşmadığı belirtilmiş iken; konuya ilişkin 01.10.2012 tarih ve 2012/1131 Esas, 2012/20315 Karar sayılı başka bir kararında, “Tecrübeli otobüs şoförü olan sanığın tipi ve fırtınalı havada, mağdurların beyanına göre daha önce polisin zincir takması için uyarısına rağmen yola devam etmesi üzerine, Kırıkkale Samsun yolu 22. km de direksiyon hakimiyetini kaybederek sağdaki şarampole devrilmesi ile meydana gelen kazada, hava ve yol koşulları, sanığın savunması ve deneyimli şoför olması, polisin zincir takması hususundaki uyarısı da gözetildiğinde, bilinçli taksirin uygulanma koşullarının oluştuğu” şeklindeki gerekçeyle, failin olayın özelliği ve kişisel tecrübesi gereği öngörebildiği neticeyi önleyecek davranışta ( zincir takmaması ) bulunmaması, bilinçli taksir olarak kabul edilmiştir.



 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
İspat Kavramı

Hukuki bakımdan ispat, uyuşmazlığın halli bakımından önem taşıyıp taraflar arasında çekişmeli bulunan vakıalara ilişkin olarak hâkimi kanunda öngörülen ispat araçlarını, yani delilleri kullanmak suret

 
 
 

Yorumlar


bottom of page