BORÇLAR HUKUKUNA HAKİM OLAN İLKELER
- gözde pasin
- 2 Ara 2024
- 6 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 6 Ara 2024
Fikret Eren Hocamıza göre Borçlar Hukukuna hakim olan ilkeler şu şekildedir.
1- İrade Özerkliği İlkesi
-Sözleşme Özgürlüğü İlkesi
-Eşitlik İlkesi
-Şekil Özgürlüğü İlkesi
2- Nispilik İlkesi
3- Dürüstlük İlkesi
4- Kusurlu Sorumluluk İlkesi
5- Üçüncü Kişi aleyhine borç kurulamaması ilkesi
6- Sözleşmelerde karşılıklılık (ivazlılık) ilkesi
7- Borçlunun yerleşim yerinde ifa ilkesi
BORÇLAR HUKUKUNA HAKİM OLAN İLKELER
Borçlar hukukuna hakim olan başlıca ilkeler şunlardır:
İRADE ÖZERKLİĞİ İLKESİ:
Türk borçlar hukukuna hakim olan temel ilke, irade özerkliği ilkesidir.
İrade özerkliği, liberal hukuk felsefesinin, dolayısıyla sözleşme özgürlüğünün
ideolojik esasını oluşturur. İrade özerkliği, hukuk düzeninin bireylere
kişisel ilişkilerini özgür iradelerine göre diledikleri gibi düzenleme
hususunda tanımış olduğu genel yetkidir1 2 • Bu ilkeye göre fert, hür (özerk)
bir varlık olup, hukuki açıdan kendi kaderini bizzat tayin etmek yetkisine
sahiptir. Gerçekten irade özerkliği sayesinde fertler kendi aralarında kendi
hukuklarını ve hukuki ilişkilerini kurup yaratırlar.
46. İrade özerkliğine işlerlik sağlayan en önemli hukuki araç, hukuki
işlem ve özellikle sözleşmedir. Taraflar özgür iradeleriyle yaptıkları sözleşmelerle
sınırlı da olsa kendilerini hem bağlayan, yani borç altına sokan,
hem de hak sahibi yapan ve böylece bizzat uymak zorunda oldukları hukuk
kuralları koyarlar. İrade özerkliği ilkesi, kişileri, kendi özel hukuk ilişkilerini
düzenlerken her türlü dış baskıdan ve özellikle devletin baskısından korumayı
amaçlar. Bununla birlikte, irade özerkliği sınırsız değildir. Bu ilke,
bireylere hukuk düzeninin sınırlan içinde tanınmıştır. Nitekim, TBK. m.
27'ye göre, Kanun koyucu irade özerkliği ilkesine bazı sınırlar getirmiştir.
Ancak, buna rağmen, irade özerkliği asıl, sınırlama ise istisnadır. Sınırlama,
istisna olduğu için, bunun geniş tutulmaması gerekiri Aksi halde, devlet
müdahaleleri artmış ve bunun sonunda liberal bireyci toplum düzeninin temel
sütunu olan özel hukuk, dolayısıyla da borçlar hukukunun anlam ve
fonksiyonu önemli ölçüde azalmış olur. Kuralı sınırlamanın ölçüsü, birey
yararıyla toplum yararı arasındaki uyumlu dengedir.İrade özerkliğinden şu alt ilkeler doğmaktadır:
1. Sözleşme özgürlüğü ilkesi:irade özerkliğinin doğal sonucu olarak borçlar hukukunda hakim
olan diğer bir ilke de "Sözleşme özgürlüğü ilkesi"dir
(TBK. m. 26). AY. m.
48/I ile de garanti altına alınmış olan sözleşme özgürlüğü ilkesi, aslında bi-
1 Oftinger, Vertragsfreiheit, Festgabe. Zürich 1948, sh. 52; Fluıne, sh. 1; Köhler, sh. 105; Medicus, L
sh. 31; Fikentscher, sh. 75; Esser/Schmidt, sh. 46 vd.; Merz, OR, sh. 33; Engel, sh. 94; Bucher,
sh. 87; Bucher-BSK OR, Vorbem zu. Art.1 - 40, N.1 vd.; Oğuzman/Öz. C.1. sh.23 vd.; Antalya, C. 1,
sh.73.
2 Oftinger, Vertragsfreiheit, sh. 53 - 54; Flume, sh. 1 vd.
bireyin davranış özgürlüğünün, hak ve fiil ehliyetinin, dolayısıyla kişiliğinin
zorunlu bir sonuç ve uzantısıdır. Sözleşme özgürlüğü ile hukuk düzeni kişilere,
sözleşmeye konu olabilecek ilişkilerini, bizzat düzenlemek, ona diledikleri
şekli vermek imkanını tanımaktadır. Bu suretle sözleşme özgürlüğü,
fertlere, sınırlı bir şekilde de olsa, kişisel ilişkilerini diledikleri gibi düzenlemek,
aralarında geçerli olacak bir hukuk düzeni yaratmak yetkisini vermektedir.
Fransız Medeni Kanununun 1103. maddesinde ifade edildiği gibi,
"Hukuka uygun olarak kurulmuş sözleşmeler, onu yapanların kanunu sayılırlar."
Sözleşme özgürlüğü, kendi içinde dört alt türe ayrılır. Bunlar, herhangi
bir sözleşmeyi yapıp yapmama, istenilen tip ve içerikte bir sözleşme
yapma, sözleşmenin karşı tarafını seçme ve nihayet kurulmuş olan bir sözleşmeyi
ortadan kaldırma özgürlüğüdür. Bu ilke uyarınca bireyler (taraflar)
herşeyden önce, herhangi bir sözleşmeyi yapıp yapmamakta, yapmak istedikleri
bir sözleşmeyi, hukuk düzeninin sınırları içinde diledikleri tip ve
içerikte yapma hususunda özgürdürler. Sözleşme özgürlüğünün bu sonuncu
türüne, "düzenleme veya tip özgürlüğü" de denilir. Oysa eşya hukukunda
numerus clausus (sınırlı sayı) ilkesi geçerli olduğu için, orada tip özgürlüğü
değil, aksine tip mecburiyeti vardır. Bu nedenle, eşya hukukunda sadece
Medeni Kanunun öngördüğü tipte sözleşmeler yapılabilir. Sözleşme özgürlüğü
ilkesi gereğince herkes yapmak istediği bir sözleşmenin karşı tarafını
seçme özgürlüğüne de sahiptir. Sözleşme yapma zorunluluğu, borçlar hukukunda
istisnadır. Nihayet, sözleşme özgürlüğü ilkesi, taraflara, yapmış
oldukları bir sözleşmeyi dilerlerse değiştirme veya ortadan kaldırma yetkisini
de vermektedir.
2. Eşitlik ilkesi:Borçlar hukukunda hakim olan diğer bir ilke de taraflar arasındaki
eşitlik ilkesidir. Borç ilişkisinin tarafları arasında Kanun, ilke olarak bir
ayırım yapmamıştır. Ekonomik ve sosyal durumlarına bakılmaksızın alacaklı
ve borçlu, kanun önünde birbirine eşit sayılmış, bu nedenle de eşit korumaya
tabi tutulmuştur. Eşitlik ilkesi, aslında irade özerkliği ve sözleşme
özgürlüğü ilkelerinin doğal bir sonucudur. Gerçekten, ekonomik hayatta
borç ilişkisine girişen, bir sözleşme yapan herkes, bu ilişki ve sözleşmeyi
kendi özgür iradesiyle kurmuş veya yapmış sayılır. Hiç kimse, iradesi dışında
zorla özel borç ilişkisine taraf olamaz. Kaldı ki, bir borç ilişkisinde,
örneğin bir satış sözleşmesinde borçlu olan taraf, diğer bir satış veya kira
sözleşmesinde alacaklı olabileceği gibi, karşılıklı borç doğuran sözleşmelerde
taraflardan herbiri, diğer tarafın aynı zamanda hem alacaklısı hem de
borçlusu durumundadır. Nihayet, birçok borç ilişkisinde borçlunun, ekonomik yönden alacaklıdan daha kuvvetli durumda bulunması mümkündür.
Örneğin bir haksız fiilde failin, zarar görene oranla çok zengin durumda
olması her zaman mümkündür. Bu nedenle, borçlunun ekonomik ve sosyal
yönden alacaklıdan daha zayıf durumda olduğunu ileri sürerek, borçluyu
korumayı öneren görüşe katılmak doğru değildir3. Borçlar h^^^rnda
"borçluyu koruma" veya "borçlu lehine yorum ilkesi" şeklinde bir ilke
önermek mümkün değildir. Ne var ki, teknolojik gelişmeler, sosyal ve ekonomik
hayattaki değişmeler, 19. yüzyılda mevcut olmayan yeni bazı eğilim
ve düşüncelerin doğmasına sebep olmuştur. Özellikle sosyal içerikli sözleşmeler,
20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren giderek artmaya başlamıştır.
Tehlike sorumluluğu halleri, tüketicinin korunması, iş kanunlarıyla kira
kanunları, çevre için tehlike yaratan işletme ve faaliyetlerin sahiplerine,
üreticiye, işveren ve kiralayana karşı, daha zayıf durumda olan zarar görenleri,
tüketicileri, işçi ve kiracıları koruyan hükümler içermektedir. Ancak,
bu durum istisnai olup ilke, borç ilişkilerinde alacaklı ile borçlunun sosyal
ve ekonomik durumlarına bakmaksızın her ikisini de aynı derecede korumaktır.
3. Şekil özgürlüğü ilkesi:
Borçlar hukukuna hakim olan diğer bir ilke de şekil özgürlüğü ilkesidir.
Bu ilkeye göre, borç doğuran sözleşmelerin geçerliliği, özel bir şekil
şartına tabi değildir. Gerçekten, TBK. m. 12/I'e göre, sözleşmenin geçerliği,
kanunda aksi öngörülmedikçe, hiçbir şekle bağlı değildir. Türk Borçlar
kanunu, şekil özgürlüğünü ilke, şekil mecburiyetini ise istisna olarak öngörmüştür.
Şekil özgürlüğü ilkesi de, irade özerkliği ve sözleşme özgürlüğü
ilkelerinin bir sonucudur.
II NİSPiLİK İLKESİ:
Borçlar hukukunun konusu, özel borç ilişkileridir. Borç ilişkilerinden
doğan alacak hakkı ise, aynı haklarla kişilik haklarının aksine, hukuki
niteliği itibariyle nispi bir haktır. Alacaklı, bu hakkı, sadece borçluya karşı
ileri sürebilir. Üçüncü kişiler, borç ilişkisiyle ilke olarak borç altına girmedikleri,
bir hak kazanmadıkları için, bu hakkın onlara karşı ileri sürülmesi,
istisnai haller dışında söz konusu olamaz.
III DÜRÜSTLÜK İLKESİ:
Dürüstlük ilkesi de borçlar hukukuna hakim olan ilkelerden biridir.
Dürüstlük ilkesi, Borçlar Kanununda hükme bağlanmış değildir. Ancak,
TMK. m. 2'de yer alan bu ilke borçlar hukukunda da geçerlidir. TMK. m.
2/1'e göre, "Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük
kurallarına uymak zorundadır." Burada söz konusu olan "dürüstlük
kuralı", sübjektif anlamdaki iyiniyet değil, doğruluk kuralı, yani objektif iyi
niyettir. Bu ilke uyarınca borç ilişkisinin taraflarını oluşturan alacaklı ve
borçlu, dürüstlük kuralına uygun davranmak zorundadır. Alacaklı, borçludan
alacağını talep ederken, borçlu da borcunu ifa ederken makul, orta
zekada, doğru ve dürüst bir kişi gibi hareket etmelidir. Borç ilişkisinin taraflar
arasında güven duygusuna dayalı olduğu hiçbir zaman unutulmamalıdır.
54. Dürüstlük ilkesinin başlıca dört fonksiyonu vardır. Birinci fonksiyon,
somutlaştırma fonksiyonudur. Bu fonksiyon, borç ilişkisinde tarafların
yükümlüklerinin açıkça belirlenmesi, somutlaştırılması amacını güder. İlkenin
ikinci fonksiyonu, tamamlama fonksiyonudur. Bu fonksiyon, borç
ilişkisindeki çeşitli yan yükümlülüklerin temelini oluşturur. Üçüncü fonksiyon
sınırlama fonksiyonudur. Bu fonksiyon, her hakkın özünde bir sınır
içerdiğini ifa eder. Dördüncü fonksiyon ise, düzeltme fonksiyonudur. Buna
göre borç ilişkisi temelinden çökmüşse, yeni duruma uyarlanmalı, gerekli
düzeltme yapılmalıdır. Ayrıca dürüstlük ilkesi, irade açıklamalarının, dolayısıyla
sözleşmelerin yorumlanması ve tamamlanmasında da hakimin göz
önünde tutacağı temel ilkelerden biridir.
IV. KUSURLU SORUMLULUK İLKESİ:
Borç ilişkisinin önemli bir kaynağını oluşturan sorumluluk halleri
ve özellikle haksız fiil ile sözleşme sorumluluğu, TBK m. 49 ve 112'ye göre,
fail veya borçlunun kusurlu olmasını öngörmektedir. Bu nedenle, Türk
borçlar hukukunun bir parçasını oluşturan sorumluluk hukukunda hakim ilke
"kusur ilkesi"dir. Buna karşılık, kusursuz sorumlulukta sorumlu kişinin
ayrıca kusurlu olması şart değildir. Aynı şekilde, hukukça korunan varlıklara
karşı yapılan müdahale, kusura dayanmıyorsa, hak sahibi sadece müdahalenin
önlenmesini ve tekrarından kaçınılmasını isteyebilir. Onun, ayrıca
tazminat davası açması mümkün değildir.
V. ÜÇÜNCÜ KİŞİ ALEYHİNE BORÇ KURULAMAMASI İLKESİ:
Bu ilke de irade özerkliği ilkesinin doğal bir sonucudur. Hiç kimse,
iradesi dışında, külli halefıyet hali (miras gibi) hariç, sözleşme veya başka
bir sebeple borç altına sokulamaz. Bu ilke, aynı zamanda nispilik ilkesinin
de bir yansımasıdır. Bu itibarla, bir sözleşmenin tarafları, üçüncü bir kişi
aleyhine borç ilişkisi kuramazlar. Buna karşılık, taraflar isterlerse, üçüncü
kişi yararına yaptıkları sözleşmede, onun lehine alacak hakkı kurabilirler.
Nitekim, TBK. m. 129, üçüncü kişi yararına sözleşmeyi kabul etmiştir.
Vl SÖZLEŞMELERDE KARŞIUKLILIK (İVAZLILIK) İLKESİ:
Borçlar hukuku, sözleşmeden doğan borç ilişkilerinde karşılık
(ivaz) ilkesini kabul etmiştir. Karşılıksız sözleşmeler, istisnai niteliktedir.
Karşılıksız sözleşmelere örnek olarak bağışlama sözleşmesi ile faizsiz tüketim
ödüncü, kullanım ödüncü (ariyet) ve ücretsiz vekalet sözleşmelerini
göstermek mümkündür. Bunun dışındaki sözleşmeler özellikle satış, mal
değişim, kira, hizmet, eser vs. sözleşmeler, karşılıklı sözleşmelerdir.
VII BORÇLUNUN YERLEŞİM YERİNDE İFA İLKESİ:
Borçlu, borçlandığı edimi ilke olarak kendi yerleşim yerinde ifa zorundadır.
Burada söz konusu olan yerleşim yeri, borçlunun borcun doğumu
anındaki yerleşim yeridir. Nitekim TBK. m. 89/I-3'e göre, "Bunların dışındaki
bütün borçlar, doğumları sırasında borçlunun yerleşim yerinde ifa
edilir ... ". Bu ilkenin bazı istisnaları da bulunmaktadır. Gerçekten, TBK. m.
89/I - 1 ve 2'ye göre, para borçlarıyla parça borçlarının ifa yeri, borçlunun
yerleşim yeri değildir.
MANİSA AVUKAT, MANİSA BOŞANMA AVUKATI,
MANİSA CEZA DAVASI AVUKAT,
İŞ HUKUKU AVUKAT,
CEZA AVUKAT,
MANİSA AVUKAT GÖZDE PASİN,
BOŞANMA DAVASI
Commentaires