top of page
Sphere on Spiral Stairs

Para borçlarında aşkın zarardan (munzam zarardan) sorumluluk:


a) Genel bilgi:


Alacaklının, para borçlarında borçlunun temerrüdü nedeniyle uğradığı zarar, almış olduğu gecikme (temerrüt) faizinden fazla olabilir. Örneğin alacağını vaktinde borçludan alamayan alacaklı işlerini yürütmek veya başka bir kişiye borucunu ödemek için ihtiyaç duyduğu krediyi (parayı) piyasadan% 25 faiz ile sağlayıp, böylece borçlunun temerrüt faizi olarak kendisine ödediği% 9 veya 15 faizden daha yüksek faiz ödemek suretiyle ek bir zarara uğrayabilir. Alacaklının malvarlığında iradesi dışında meydana gelen ve temerrüt faizinin üzerinde bulunan bu zarara, "aşkın zarar (munzam zarar)" denir. Zararın, temerrüt faizinin üzerinde kalan kısmı, aşkın zararı oluşturur. Örneğin alacaklı, borçlunun kendisine olan para borcunu ödememesi sonunda o da üçüncü bir kişiye olan borcunu yerine getiremediği için temerrüde düşmüş ve kendisinin aldığı temerrüt faizinden daha yüksek tazminat veya temerrüt faizi ödemek zorunda kalmışsa, aşkın zarar söz konusu olur.


Yüksek enflasyonun neden olduğu para değerindeki düşmenin, temerrüt faizinden fazla olması halinde, enflasyonun, aşkın zarar olup olmadığı doktrin ve uygulamada tartışmalıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, enflasyonu aşkın zarar olarak kabul etmemektedir. Çünkü, Yüksek Kurula göre, "Borçlar Kanununun 105. maddesinde öngörülen faizi aşan (munzam) zararın ödenebilmesi için, uğranılan zararın varlığı ile miktarının kanıtlanması gerekir." Soyut olarak aşkın zarar iddiası veya banka faizi kullanılması, bu zararın varlık ve miktarı için yeterli değildir. Burada; "...kanıtlanacak olgular..., geç ödeme ile davacının maruz kaldığı zararı tevlid eden vakıalar ve bu vakıalar nedeniyle uğranılan fiili zarardır. Örneğin, alacağını gününde alamayan alacaklının aynı gün vadesi gelmiş bir borcunu ödemek için, borçlunun ödediği % 30 faiz yerine bunun üzerindeki bir faizle borçlanması veya alacaklısına daha yüksek oranda faiz ödemek durumunda kalması, dövizle ödemeyi kabul ettiği borcu için, alacağım gününde tahsil edememesi nedeniyle sonraki günlerde daha yüksek kurdan döviz satın almak zorunda kalması .......gibi maddi olgularla kanıtlanan zarar söz konusudur."


Bu Kararda da açıkça belirtildiği gibi, borçlunun borcunu vaktinde ödememesi nedeniyle alacaklının herhangi bir bankadan kredi almış olması, aşkın zararın kabulü için yeterli değildir. Aşkın zarar iddiasının kabulü için, ayrıca ve özellikle; "...davacının bu krediyi, davalının borcunu vaktinde ödememesi nedeniyle aynı gün vadesi gelmiş başka bir borcunu ödemek için alınış olması gerekir." Buna karşılık, davacı bir başkasına olan borcunu ödemek için değil de davalıya olan borcunu ifa için bankadan kredi almış ve bu kredi için temerrüt faizinden daha fazla bir faiz ödemiş olsa bile, burada aşkın zarar söz konusu olamaz.


Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, aşkın zarar ile ilgili 22.9.1995 tarih ve E. 1995/4114, K. 1995/4916 sayılı kararında; "Öte yandan, faizi aşan zarar olarak talep edilen munzam zarar hesabının, ynkarda anılan teknik bilirkişi raporu alındıktan sonra buna göre hesap edilmesi, faiz dışındaki zararın ne şekilde oluştuğu somut olarak belirtilerek hüküm altına alınması gerekirken soyut bir munzam zarar hesabı yapılması da usul ve yasaya aykırıdır." gerekçesi ile yerel mahkeme kararını bozmuştur.


Aynı şekilde, yabancı para borçlarında devalüasyon nedeniyle meydana gelen kur farkını temerrüt faizi çoğu kez karşılamayabilir. TBK. m. 122, bu gibi hallerde de, yasada öngörülen tüm şartlar gerçekleşmişse, borçluyu, aşkın zararın tazmininden sorumlu tutmaktadır. Kaldı ki, TBK. m. 99/III uyarınca ülkemizde kur farkları nedeniyle böyle bir zararın doğması söz konusu değildir. Çünkü bu maddeye göre, "... borcun ödeme gününde ödenmemesi üzerine alacaklı, bu alacağının aynen veya vade ya da ji.ilf ödeme günündeki rayiç üzerinden Ülke parası ile ödenmesini isteyebilir." Alacaklıya tanınan bu yetki sonunda onun, yabancı para borcunun fiili ödeme günündeki rayice göre Türk parası ile ödenmesini istemesi ve ödemenin de bu gündeki rayice göre yapılması halinde kur farkı zararının kalmayacağı açıktır. Fiili ödeme gününde farazi olarak böyle bir zarar söz konusu olsa bile, alacaklı, vade günü yerine fiili ödeme gününü seçmiş olduğu için sonucuna da katlanmak zorundadır.


b) Şartları:


Aşkın zararın tazmini için alacaklının, her şeyden önce aşkın bir zarara uğramış olduğunu ispat etmesi gerekir. Yargıtay, ispat konusunda titiz davranmakta, bunun için, alacaklının, bazı somut olguları ispat etmesini, özellikle borçlunun yaptığı geç ödeme nedeniyle malı sıkıntı içine düştüğünü, bu sıkıntı sonunda bankadan yüksek faiz ile kredi almak zorunda kaldığını ve bu krediyi dava konusu işte kullandığını kanıtlamasını istemektedir


Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, aşkın zarar iddiasının 8.7.1997 tarih ve E. 1997/2727, K. 1997/4328 sayılı başka bir kararında da aşağıdaki şekilde ispat edilmesini istemiştir; "Dairemizin yerleşmiş içtihatla ile de belirlendiği gibi munzam zarara hükmedilebilmesi için davacının bu zarara uğradığını kanıtlaması gerekir. Davacının bankadan kredi almş olması ve buna faiz vs. ödemede bulunması munzam zarara hükmedilmesine yeterli değildir. Davacının kendisine yapılması gereken ödemelerin zamanında yapılmamasından ötürü mali sıkıntıya düşmüş ve dolayısıyla bu işte kullanılmak üzere kredi almak zorunda kalmış olması icap eder. Bu itibarla davacı ve karşı davalı şirketin mali durumu itibariyle o tarihte kredi almak zorunda olup olmadığının araştılması ve kredi almak zorunda kalmış ise, uyuşmazlık konusu iş nedeniyle kredi alınıp alınmadığının ve dolayısıyla munzam zarara uğrayıp uğramadığının somut olarak saptanması gerekir. Oysa hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda davacı şirketin uyuşmazlık konusu iş nedeniyle kendisine zamanında ödeme yapılmadığından mali güçlük içine düşüp düşmediği ve mali durumunun kredi almasını gerektirip gerektirmediği ve alındığı belirtilen kredinin bu işte kullanılıp kullanılmadığı hususlarına değinilmemiştir."


Alacaklı, genel zararının temerrüt faizinden yüksek olduğunu ispat ettiği takdirde, hem temerrüt faizini hem de bunun üzerindeki aşkın zararı birlikte talep edebilir. Ancak, alacaklı temerrüt faizini daha önce almışsa, aşkın zararın tazmini için müstakil bir dava da açabilir.


Aşkın zararın ikinci şartı, aşkın zarar ile borçlu temerrüdü arasında uygun illiyet bağının mevcut olmasıdır. Aşkın zararın tazmini için diğer bir şart ise, borçlunun kusursuzluk kanıtı getirememiş olmasıdır. Gerçekten de borçlu, kendisine hiçbir kusurun yükletilemeyeceğini ispat ettiği takdirde sorumluluktan kurtulur.


Aşkın zararı düzenleyen TBK. m. 122, hukuki niteliği itibariyle düzenleyici bir hükümdür. Bu nedenle, taraflar hukuk düzeninin sınırları içinde aksini kararlaştırabilirler, bu bağlamda örneğin sorumsuzluk anlaşması yapabilirler.

 
 
 

Son Yazılar

Hepsini Gör
UNUTULMA HAKKI

a)Tanım Unutulma hakkının çeşitli yargı kararları ve uluslararası kurumların organlarının görüşleri doğrultusunda literatürde, “bireyin...

 
 
 
ÖZEL HUKUKTA KESİN DELİL

Kesin deliller, hakimi bağlayan ve hakimin bu deliller üzerindeki takdir yetkisini ortadan kaldırarak, bu delillerin mevcudiyeti halinde...

 
 
 

Comments


bottom of page